Şöyle iyi anlaştığınız biriyle, adeta bir olduğunuz bir ilişki kurmak zor. Bulunca da vazgeçmek zor. O ilişki sonsuza dek sürecek gibi kararlar alınıyor, sözler veriliyor. Fakat gün geçtikçe tahammül azalıyor, katlanmak zorlaşıyor, hatta o kadar ki bir gün bu ilişkinin ilk günlerindeki gibi mutlu bir ilişkiye dönüşeceği inancının üzerine kuruluyor yalnızca.
Şüphesiz, kimse mutsuz bir ilişki hayatı istemez. Öyleyse niçin bu kadar çok insan, mutsuz bir ilişkinin içinde kalmayı bilinçli olarak seçiyor?
Sorumuz bu. Şimdi, henüz ilişkiye başlamamış bir çiftin hayatlarını ele alalım. Her yere yalnız gidiyorlar, mutlular, özgürler, canları neyi istiyorsa onları yapıyorlar.
Daha sonra birbirlerini görüyorlar. O an birbirlerinden çok etkileniyorlar ve olaylar gelişiyor.
İlk günlerde her şey süper, rüya gibi… Havada uçuş uçuş kalpler, aşk gözlerini kör etmiş, başka hiçbir şey göremez olmuşlar. Arkadaşlarıyla, aileleriyle kimseyle ilgilenemedikleri gibi görünmez bir kutunun içinde birbirleriyle yaşamaya başlıyorlar.
Fakat sonra, çok farklı sebeplerden ötürü işler değişmeye başlıyor. Bu insanların ilişkisi artık bir katlanma/tahammül ilişkisine dönüşüyor. Mutsuzluk, depresyon, tatminsizlik devreye giriyor, fakat küçük sevimli kutularından çıkmak istemedikleri için kimse orayı terk etmiyor.
Birbirlerinden ayrılmamak için rasyonel sebeplerin arkasına sığınıyorlar. “Çocuklarımıza bunu yapamayız.”, “Birlikte çok şeyi paylaştık.”, “Ben bu ilişkiye çok emek verdim.”, bunlardan birkaçı… Gerçekten o küçük alanda çok şey paylaşılmış oluyor ve bunu heba etmek istemiyorlar.
Bu ilişkiyi hala daha iyi yapabileceklerine inanıyorlar. O alandaki tüm problemlere yapıcı çözümler bulmaya çalışıyorlar; sorunları tamir etmeye çalışıyorlar. Aşkın, sevmenin, ilişkinin zor bir iş olduğunu, emek istediğini düşünüyorlar ve henüz en zorunu denemedik diyerek sırt sırta verip yola devam ediyorlar.
İnsanlar, alışkanlıklarla yaşarlar. Bir kere yürüyen bir ilişkiye girdiklerinde, kendilerini ilişki içerisinde oldukları insanlarla konfor alanında bulduklarında, orada kalmak en iyi, en güvenilir fikir olur.
Görünmez kutuyla ilgili problemler
İlişkilerdeki bu görünmez kutu, konfor alanı diyebileceğimiz alan, ilk günlerde topluma karşı yürekten bir gönüllükle çizilmiş sınırdır. Eğer bu insanlar, bu kutu için çok fazla emek ve efor sarf etmiş ise; pek çok anıyı, duyguyu, paylaşılmış pek çok şeyi bu kutunun içine hapsetmiş ise bunu yıkmamak için karşılarına çıkan daha güzel fırsatları da bu yapıya feda ederler. Bu fırsatlar her zaman daha iyi bir ilişki partneriyle birlikte olmak anlamına gelmez; dünyayı, daha iyi işleri, yeni yerleri, yeni arkadaşlıkları keşfetme imkanlarını da kapsar.
Bunun yanı sıra “ilişkiye emek verme” kavramı da çoğu zaman yanlış anlaşılıyor. Kimse bir ilişkiye hayatını feda etmek, çok çalışarak o ilişkinin kölesi olmak zorunda değildir.
Kutudan çıkmak için neler yapılabilir?
Eğer bu durumun farkındalığı artık şiddetli bir evreye girdiyse bu konuyu partnerinizle konuşmanız gerekmektedir. Ne olursa olsun, bunca şeyi paylaştığınız insan, dürüstlüğü hak etmektedir. Böyle bir konuşmayı yapmak ne komiktir ne de kolay; sıkıntınızı doğru şekilde ifade ederek açıklayabilir, bir ara vermeye karar verebilirsiniz.
Sadece ‘durdur’ tuşuna basın. Bu nefes almanız için, kendi alanınıza dönmeniz için ayrılmış bir zamandır, daha iyi birini bulup vakit geçirmek için değil.
Arayı bitirmeye karar verdiğinizde ise toplanıp konuşmanızın vakti gelmiştir. Eğer ilişkiyi bitirmeye karar verdiyseniz, yanlış anlamalara mahal vermeyen doğru açıklamaları sunun. Bir ilişkiden gerçek anlamda neler beklediğinizi ve bu ilişkinin artık neden yetmediğini düzgün şekilde açıklayın. Partnerinizi, tekrar devam edebileceğinize dair beklentiye sokmayın veya geçmişte yaşananlar nedeniyle suçlu-suçsuz/haklı-haksız tartışmalarına girmeyin.
Eğer onunla mutlu olduğunuzu hissediyor, gerçek arzunuzun onunla sağlıklı ve keyifli bir ilişki hayatı yaşamak olduğunu düşünüyorsanız, yola devam edin.
Aşk için yola devam edin, korktuğunuz için değil.