Türkiye’de düzenli kitap okuyanların oranını biliyor musunuz?

Binde bir.

Evet, günde televizyon izlemek için 6 saat, İnternet için ortalama 3 saat ayırıyorken kitap okumak için yalnızca 1 dakika vakit ayırıyoruz. TÜİK ( Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre kitap, ihtiyaç listemizin 235. sırasında yer alıyor. Durun daha bitmedi, yıllık bazda ortalama olarak bir Norveçli 137, Alman 122 dolar harcıyorken Türkler yalnızca 25 cent harcıyor. Fakat iyi haberler de var, son 10 yılda kişi başına basılan kitap sayısı 4’ten 8’e yükselmiş durumda.

Şimdi biz o binde birlik oranı irdeleyelim ve bakalım çok satan kitaplar nelermiş?

( Kitap açıklamaları tanıtım bültenindendir.)

Ikigai-Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı | Hector Garcia

Uluslararası çoksatan bir rehber olan Ikigai’yle her gününüz bir anlam kazansın. Japonlar herkesin bir ikigaisi olduğuna inanır, her sabah yataktan kalkmaları için bir sebepleri vardır. İlham verici ve rahatlatıcı bu kitap sizlere kendi ikigainizi keşfetmeniz için gerekli tüm bilgileri veriyor. Aceleci davranmamanızı, hayat gayenizi keşfetmenizi, ilişkilerinizi canlandırmanızı ve kendinizi tutkularınıza adamanızı sağlıyor.

Öyle ya, kim her gününü mutlu yaşamak istemez ki?

67 | Oğuzhan Uğur

Gördüğü ile gerçekte olması mümkün olmayan bir uyuşmazlık vardı aynanın köşesinden yansıyan görüntüsü ile arasında.

Normal bir hayatı olan, normal bir hayatı olduğunu düşünen adamdı. Ailesiyle birlikte gidecekleri tatil için çıktığı yol, O’nu hayatının yolculuğuna sürükledi. Kabus ve gerçeğin, gerçek ve pişmanlığın iç içe geçtiği bir yolculuğa….

Geçirdiği trafik kazasının ardından kendini hiç bilmediği bir yerde bulan; adını, mesleğini, ailesini ve en önemlisi kendini bilmeyen bir adamın hikayesi.

Kimsin sen? Kimsin oğlum sen? Lan ben kimim?! Bu ne LAN! KİMSİN SEN?!

İnsan azat edebilir mi kendini kendi azabından? Üstelik her adımda kendini keşfettiği bu yolculuğun sonu kaçmak istediği gerçeklere çıkıyorsa…

67, hakikatin göz ardı edilen kıyılarında, varoluş sancılarının tam ortasında, sahici, sarsıcı ve sürükleyici bir hikaye. Oğuzhan Uğur’dan iddialı bir ilk roman…

Fahrenheit 451 |Ray Bradbury

Guy Montag bir itfaiyeciydi. Televizyonun hüküm sürdüğü bu dünyada kitaplar ise yok olmak üzereydi zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyordu. Montag’ın işi ise yasadışı olanların en tehlikelisini yakmaktı: Kitapları.
Montag yaptığı işi tek bir gün dahi sorgulamamıştı ve tüm gününü televizyonla kaplı odalarda geçiren eşi Mildred’la beraber yaşıyordu. Ancak yeni komşusu Clarisse’le tanışmasıyla tüm hayatı değişti. Kitapların değerini kavramaya başlayan Montag artık tüm bildiklerini sorgulayacaktı.
İnsanların uğruna canlarını feda etmeyi göze aldığı bu kitapların içinde ne vardı? Gerçeklerin farkına vardıktan sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir miydi?
Fahrenheit 451, yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday.
Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik. Etrafa bakındım. Ortadan kaybolduğunu kesinlikle bildiğim tek şey, on-on iki yıldır yaktığım kitaplardı.

Olağanüstü Bir Gece | Stefan Zweig

Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden “hissetmeye” başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, “hayatın en dibindeki lağımlara” sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.

Kırlangıç Çığlığı | Ahmet Ümit

Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudaklar, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm.

Anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır.

Çığlık değil, ürperiş değil, evet, nereden geldiğini bilmediğim o vahşi iniltiyi kalbimin derinliklerinde duydum. Soluksuz kaldım, boğazım kupkuru, alnım ateşler içinde, tuhaf bir hülyaya kapılmışım gibi sürüklendim o dipsiz boşlukta. Hayatın en karanlık sırrıyla yüzleştim.

Karanlığın her aşamasından geçtim, akan kanın sesini duydum, ölümün serinliğini damarlarımda hissettim.

Geçmişin kamburunu çoktan söküp attım sırtımdan.

İnsanın insanı öldürdüğü o ilk ânı gördüm, katilin zafer haykırışını, kurbanın korku çığlığını işittim.

Her an uyanmaya hazır o muhteşem dürtüyü bastırmak, insanlığın en masum haline, en saf doğasına dönmemek için yıllarca ihanet ettim kendime. Kendimle birlikte bütün dünyayı da kandırdım. Neredeyse başaracaktım ama bırakmadılar, benim adıma onlar öldürmeye başladılar.

İşte bu yüzden geri döndüm…

1984 | George Orwell

Roman, II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan totaliter rejimlere ağır bir eleştiri niteliğindedir ve romandaki alegoriler ve semboller bu totaliter devletleri işaret etmektedir.

George Orwell 1984 kitap özeti kısaca belirtilmek gerekirse romanın dünyası üç ayrı rejimle yönetilmektedir: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya… Sovyetler Birliği’ni andıran Okyanusya, düşünmeden itaat eden  ve Büyük Birader adında birine bağlılıkları olan halkın yaşadığı devlettir. Toplumdaki tüm insanların hareketleri, düşünceleri ve davranışları izlenmektedir. Bir yeraltı örgütü olan muhalif özellikteki Kardeşlik ve bu örgütün lideri Goldstein, bu toplumun düşmanı olarak görülür. Romanın baş karakteri Winston’ın çeşitli olaylara dahil olmasıyla roman, okuyucuların akıllarında birtakım soru işareti bırakacaktır: Büyük Birader ve Goldstein gerçekten yaşıyorlar mıdır?

Hayvanlardan Tanrılara – Sapiens | Yuval Noah Harari

-Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?

– Para neden herkesin güvendiği tek şey?

– Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?

– Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?

– Geleceğin dini bilim mi?

– İnsanların miadı çoktan doldu mu?

100 bin yıl önce Yeryüzü’nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim’le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.

Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

30’dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright’ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.

“Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!”

-Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’in yazarı-

“Harari’nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli.”

 

Önceki İçerikDoğalgaz Faturasını Düşürmenin Yolları
Sonraki İçerikKan Grubuna Göre Beslenme
Kübra Yakut, Ege Üniversitesi Reklamcılık bölümü mezunu. Ünsüz düşünür, çok yazar, hiç çizer. #Yıldıztilbefunclub